İHSAN KARAKAYA
  30.03.2002 Tarihli Aksiyon Röportajı
 

YEŞiL’le beni birbirimize kırdırmak istediler’

Yeşil’le kendisini cepheleştirip birbirine kırdırmak istediklerini belirten Sedat Peker “Eğer onun suçu varsa, devlet onunla muhatap olsun. Benim bir suçum varsa benimle. Devletin içinde yetkili gibi görünüp de aslında yetkili olmayan insanlar var. Bunlar bir kişiyi vurduralım, ortalığı karıştıralım diyor. Demokrasilerde böyle şeyler olmaz” diyor

Sedat Peker, 32 yaşında bir Türk vatandaşı. Cürüm işlemek için çete kurmak iddiasıyla defalarca tutuklandı. Gençlik yıllarında ismi, uyuşturucu satıcılarıyla mücadele eden kişi olarak geçti. Sonra Susurluk Raporu’nda yer aldı. Kontr—gerilla, yeraltı dünyasının ünlü ismi, mafya babası sıfatlarıyla anıldı. Şimdilerde kendini işadamı olarak tanıtıyor. Geçtiğimiz yıl, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı bir raporda, ‘Bazı mafya babalarının işadamı kisvesiyle kendilerini legalleştirmek istedikleri’ maddesi de vardı. Peker, bu iddiaların hepsini reddediyor. Amacının, inandığı doğruları savunan insanların ezilmesini engelleyecek kadar çok para kazanmak olduğunu söylüyor.

Aksiyon: Yazılan ve söylenenlerin dışına çıkarsak, Sedat Peker, kendisini nasıl tanımlıyor?

Sedat PEKER: Çocukluğumda ve gençliğimin ilk yıllarında akrabalarımız, benim için ‘Ne kadar sakin bir çocuk’ der, abimler için de ‘Çok hırçın’ diye yakınırlardı. Sonra hayatın bize yüklediği misyona baktığımızda, roller tamamen değişti. Ben şiddet yanlısı, onlar normal tutum içerisinde oldu.

Aksiyon: O sakin çocuk, nasıl korku veren biri haline geldi.?

Sedat PEKER: Çocukken meltem rüzgarı ve Latin müziği eşliğinde, bir hamağın üzerinde ağızlıkla soğuk bir içecek içmeyi hayal ederdim. Fakat meltem rüzgarlarını hayal ederken; hayat bize devamlı fırtına gibi esti. Ben de bütün hayallerimi kasırgaya, fırtınaya göre ayarladım.

Aksiyon: Sizi kasırganın önüne sürükleyen neydi?

Sedat PEKER:
Hiç kimsenin adına kurtarıcı değilim. Belki kendimi bile kurtarmaktan acizim. Ama öyle bir toplum düşünün ki, beşikten mezara kadar hep korkuyla yaşıyor. Türk toplumunun korkaklaştırıldığına ve yalaklaştırıldığına inanıyorum.

Aksiyon: Siz hiç korkmadınız mı?

Sedat PEKER: Ben hiçbir şeyden korkmuyorum. Yüce Allah’tan dahi! Çünkü Yüce Allah’ı çok seviyorum. İnsan sevdiğinden korkmamalı. Korkuyu hayatımdan sildim. İnsan, korkmaktan korkmalı.

Aksiyon:
  Çocukluğunuz Almanya’da mı geçti?

Sedat PEKER: Buna hiçbir zaman anlam veremedim. Devletin raporlarında 1983 senesinde Almanya’da ülkücü faaliyetlerde bulundu deniyor. Ben 1970 senesinin Aralık ayında doğdum. 12 yaşımda, koskoca Almanya’nın siyasi faaliyetlerini nasıl yönlendirebilirim?

Aksiyon: Açık ve kapalı kaynaklar bunu söylüyor...

Sedat PEKER: Birilerinin istediği şekilde yapılan yorumların kaynağı ne kadar doğru olabilir? Hayatımda ilk defa 1996 yılında Almanya’ya gittim. Eşim ve çocuğumu görmek için. Adapazarı’nda doğdum ve 5 yaşımda İstanbul’a geldim.

Aksiyon: İsminiz, çok genç yaşta yeraltı dünyasıyla anıldı. Şimdi de bir işadamı portresi çiziyorsunuz.

Sedat PEKER: Genelde kontr—gerilla veya devletin iç bünyesinde, devlet adına eylemlere karışmış kişi olarak sunuldum.

Aksiyon: Susurluk raporlarında çete lideri diye, isminiz geçiyor...

Sedat PEKER: Bir papazın porno dergisinde isminin geçmesi ne kadar mantıklıysa, benim ismimin de bu raporlarda geçmesini o kadar mantıklı görürüm.

Aksiyon:  Size yöneltilenlerin hiçbiri mi doğru değil?

Sedat PEKER: Ben dedikleri kadar siyah değilim. Ama kendimi savunmak adına, beyazım da diyemeyeceğim. Yaşadığımız toplum o kadar kirli ki, ister istemez, o kirliliğe bulaşıyorsunuz. Fakat pisliğe daha az bulaştığımı söylüyorum.

Mecbur kalınarak oluşmuş bir ehven—i şer. Hayatta ve ayakta kalabilmek için. Şiddetin iyi bir şey olmadığını şimdi de savunuyorum ama toplum beni 90 derece değiştirdi.

Aksiyon: Nasıl bir işadamısınız?

Sedat PEKER: Madem ki kapitalizm dünyada tüm ağırlığını hissettiriyor, o halde çok para kazanacaksın. Geçmişte, yapmak istediklerimi çaresiz kalınca şiddete başvurarak anlatmak istedim. Şimdi kapitalizm çağı olduğunu anladım. Yapılabilecek şey, para kazanmak... Kendimi işadamı gibi görmek istemiyorum. Çünkü ben işadamı olmaya çalışıp sanki bir şeylerden kaçıyormuşum gibi yorumlandı.

Aksiyon:  Şu an ne iş yapıyorsunuz?

Sedat PEKER: Bir çok iş yapmak istedik, ama rahat bırakılmadık. Kolejlerim, dershanelerim vardı. Peker’in okullarında çeteci yetiştiriliyor diye karikatürler çizildi. İlişkimizi kesmek zorunda kaldık. Benimle telefonda görüşen işadamı arkadaşların şirketleri incelemeye alınıp, fütursuzca cezalar kesiliyor. Tanıdıklarımın her biri emniyete getirilmiştir. Allah razı olsun, bu sefer onlar da daha çok bedel ödeyici tavır aldılar. Çocuklarını, ailelerini de getirip tanıştırdılar.

Aksiyon: Peki, kazancınız nereden?

Sedat PEKER: Bulgaristan’da kereste üretimi yapıyorum. Türkiye’de reklam işine ağırlık verdik. En hızlı büyüyen iş kollarına girmeyi düşünüyorum. Şu an reklamcılık böyle. Ayrıca arsa, emlak danışmanlığı ofisi kurduk.

Aksiyon: Bükülecek bilekleri parayla mı bükeceksiniz?

Sedat PEKER: İnandığım doğruları savunan insanların ezilmesini engelleyecek kadar paraya ihtiyacım var. Türkiye’de belli aileler var. Acaba bir tane vergi denetleyicisi gidip, bunlara muhasebe kayıtlarınızı incelemek istiyorum diyebiliyor mu? Türkiye belli ailelerin egemenliği altına girmiş, özgürlüğünü kaybetmiş, belli güçlere boyun eğmiş.

Aksiyon: Bu şekilde kaç aile var?

Sedat PEKER: Dokunulmazlar diye bir mafya filmi seyretmiştim. Maliye ajanı, mafya babasını yakalayabilmek için çok komik durumlara düşüyor. Bir yaşlı adama danışıyor. Yaşlı diyor ki, ‘Komik duruma düşüyorsun. Mafyanın nerede olduğunu, viskinin nerede içildiğini bu ülkede herkes biliyor.’ Sonra 5 yıldızlı bir otelin deposuna iniyorlar. Her taraf viski dolu. Kanada sınırlarında aranan içki kaçakçılığı, zaten 5 yıldızlı otellerde bakanların, milletvekillerinin, çok zenginlerin gittiği yerde. Türkiye’de de bu aileleri herkes biliyor. Bankası, televizyonu, radyosu, koruma şirketi, sanayii var. Bu artık bir aile değil devlet. Servet düşmanı değilim. Ama eldeki imkanlar yönetime karşı baskı olarak kullanılıyorsa, burada bir sorun var.

Aksiyon: Viski şişeleri 5 yıldızlı otelde değil de neden bile bile mahallenin bakkalında aranıyor?

Sedat PEKER: Birilerini Hacivat—Karagöz gibi ortaya çıkarıp, halkın dikkatini o yöne yöneltirken, bakkalları, marketleri soyuyorlar. Suç, marketini bırakıp Karagöz seyretmeye gidende! Beni seyredeceğinize papyonlu, smokinli hırsızları görün. Beni günah keçisi seçtiler. Bu şekilde gazetelere çıkmaktan benim gibi isyan etmeyecekler var, gidin onları seçin. Kimsenin benden korkmasına gerek yok.

Aksiyon: Size ‘Kabadayı’ da deniyor, ‘Mafya babası’ da. Hangisi size uygun?

Sedat PEKER: Yeniçeri Ocağı dağıtıldığında, gruplar halinde, mahallelerdeki esnaflara dadanıp, namuslarına göz diktiler. Gönüllü gençler bunlarla mücadele etti. Soylu ailelerin çocuklarıydı. O dönem ‘Külhanbeyi’, gönüllü zaptiye memuru anlamında, onurlu bir kavramdı. Mafya babalığını ve kabadayılığı asla kabul etmem. Anlattığım manasıyla, külhanbeyi kavramını kendime yakıştırırım.

Aksiyon:  Kabul etmiyorsunuz, ama size neden ‘mafya babası’ deniyor? Bana demiyorlar mesela.

Sedat PEKER: Mahalle karakolunun komiserinin canı sıkılsa, koluma kelepçe takıp, götürebiliyor. Bu nasıl bir mafya yapılanması ki bir komiser kelepçe takıp götürüyor.

Aksiyon: Peki size hâlâ ‘Sedat Abi şu işimizi hallediver’ diye geliyorlar mı?

Sedat PEKER: Yaptığım hiçbir şeyden utanmadım ve sizin tahmin ettiğinizden çok daha fazlasını yaptım. Birisi gelip ağlayıp gözyaşı döktüğü zaman, önceden hissiyatla davranıp sert bir şekilde feveran ediyordum. Şimdi bunun sistemle değişeceğine inanıyorum. Büyük gazetelere ilan vermiştim; ‘Savcılıklara şikayet edin. Devletin kurumları artık kendilerini toparlamak üzere, eskisi gibi boşluk yok’ diye. Devlet artık hakkını aramaya başlamıştır. Tırnağını taktığı an, şu an komple koparamasa bile, hiç değilse unutulmayacak çizikler bırakıyor.

Aksiyon:  Sık sık gözaltına alınıp sonra ya polisten ya da mahkemeden hemen bırakılıyorsunuz. Bunun sebebi devlet içinde bir dayanağınız olmasından mı?

Sedat PEKER: Ben öcülere hiç inanmadım. Sadece onuruma inandım. Söylenmemesi gerekli şeyleri söyleyip yapılmaması gerekli şeyleri yaptım. Bugüne kadar PKK’lılara dahi yapılmayan işkenceler bana yapıldı. İşkenceden iki kez ameliyat oldum. Doktor raporlarıyla sabit. Sadece mensubu olduğum milletin devleti kötü duruma düşmesin diye, hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Ayrıca devletin içerisinden birilerinden güç alarak bir şey yapacak kadar zavallı olmadım. Ben bir şey yaparsam, adam gibi yaparım. Eğer bedel ödeme zevkim olmasaydı, bugüne kadar hiçbir bedel ödemezdim.

Aksiyon: Öyleyse siz, devlet içerisinde bir gruplaşmadan dolayı mı işkence gördünüz ve sık sık alındınız?

Sedat PEKER: Niçin işkence gördüm diye hiçbir zaman düşünmedim. Ama bir emniyet müdürü, öldürülmüş olan bir kumarhane patronu ve uyuşturucu kaçakçısından bana işkence yapması karşılığında para aldı. Sonra cezaevine girdi. İsmi Sedat Demir. Şimdi dışarıda. 6 sene geçtikten sonra mahkeme kararıyla görevine iade edildi. Bunlar benim neden işkence gördüğümü açıklamaya yeterlidir. Birilerinden yardım görmek gibi bir lüksüm olmadı. Ben zorların adamıyım. Öyle olmasaydım, zor bir hayatı seçmezdim. Yaşadığımız hayat zorluğun ötesinde iğrenç! Çünkü yaşamış olduğumuz kulvarda muhatap olduğumuz insanlar, yüreklerini kaburgalarının arkasında saklıyorlar.

Aksiyon: Medyanın sizi tanımlamasını nasıl buluyorsunuz?

Sedat PEKER: Bu ülkenin nüfusu 70 milyon. Gazete tirajları 2.5 milyon. İnsanlar gazetelere inansalar, alır okurlardı.

Aksiyon: Sizde bir kusur yoksa, medya neden sizi kötü göstermek istesin ki?

Sedat PEKER: Geçen sene evden alındım. Ben gözaltındayken, yatak odama mikro gizli kamera konulmuş. Çıktıktan sonra evi detektörlerle tararken bulduk. Aşağıda toplantı yaptığım oturma odamda da aynısı. Bunları avukatlarım kameralarla tespit etti. Emniyete ve Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına şikayet dilekçesi verdim. Yatak odasında benim aleyhime kullanılabilecek delil nedir?

Aksiyon:  Bu sistemi polis mi kurdu?

Sedat PEKER:
Bu konuyla ilgili tahkikat yapılmadı. Hangi insan hakları buna onay verir? Benim ailem o haldeyken ya da o halde başka bir görüntü çekilseydi, bunun benim suçlanmam için ne faydası olacaktı? Demek ki bu ülkede suçlamak için delilden çok şantaj yöntemi kullanılıyor.

Aksiyon: Susurluk Raporu’nda ifade edildiği gibi Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım’ı tanıyor musunuz?

Sedat PEKER: Birebir ne telefonla ne yüz yüze görüşmem oldu. Görüşsem söylerim. Yeşil denen insanla şu an düşman değilim. Ama çok eskiden aramızda sorun vardı. Gıyaben tanıştık. Bir aracı vasıtasıyla. Onun söyledikleriyle benim söylediklerimi karşılaştırdık. Böylece aramızdaki sorunu hallettik. Ben sözde kendisi ve ailesi hakkında küfretmişim. “Küfretmek tarzım değildir. İnsanlarla düşman olup savaşmayı severim ama asla ailelerine dil uzatmam. Bu şerefsizlik olur” dedim. Kendisi de benim hakkımda söylediği ileri sürülen şeyleri söylemediğini söyledi. Sonra baktık ki bir oyun oynanıyor. Karşılıklı cepheleşip bizi birbirimize kırdırmak istemişler. Eğer onun suçu varsa, devlet onunla muhatap olsun. Benim bir suçum varsa benimle. Devletin içinde yetkili gibi görünüp de aslında yetkili olmayan insanlar var. Bunlar bir kişiyi vurduralım, ortalığı karıştıralım diyor. Demokrasilerde böyle şeyler olmaz.

Aksiyon: Veli Küçük Paşa’yla ilginiz nedir?

Sedat PEKER: Kendisiyle düğün, dernek gibi cemiyetlerde karşılaştım. Elini sıktım. Tanımaktan da onur duydum. İllegal ya da herhangi bir çalışmamız olmadı. Ama onun Türki cumhuriyetler konusunda hassasiyetlerini biliyorum.

Aksiyon: Korkut Eken, sizinle ilgili ‘Bazı insanlar gibi görevde ayrı, emekliyken ayrı davranışlarda bulunmamış, aksine çok daha duyarlı davranmıştır’ diyor. Görevdeyken ayrı, emekliyken ayrı ne demek?

Sedat PEKER: Hepimiz bir vatandaş olarak devletimize, milletimize karşı görevliyiz. Bu da böyle bir görev.

Aksiyon: Eken bir devlet memuruydu. Siz sivilsiniz. Bahsettiği başka bir görev olmalı...

Sedat PEKER: Ben hayatım boyunca memuriyet yapmadım. Zaten memurluk yapmak benim yapıma uygun değil. Sizin dediğiniz manada bir memuriyetim söz konusu değil.

Aksiyon: Sanırım karşılıklı olarak ne demek istediğimizi anlıyoruz. Ama bunları kelimelere mi dökmek istemiyorsunuz?

Sedat PEKER: Kelimelere dökülecek çok bir şey yok. İnsanların hayatında yaşananlar vardır. Benim hayatımda yakılacak hiçbir şey yaşanmadı. Herkesten çok hata yapmış olabilirim. Ama utanacağım bir şey yapmadım.

Aksiyon: Külhanbeyiyim, diyorsunuz. Eken’le devlet adına irtibatınız bu kavram kapsamında mı oldu?

Sedat PEKER: Normal yapılması gerekli olan vatandaşlık görevlerimi yaptım.

Aksiyon: Size ‘baba’ denilince ne düşünüyorsunuz?

Sedat PEKER: Çocuklarım baba dediği zaman hoşuma gidiyor.

Aksiyon: Köroğlu lakabınız nereden geldi?

Sedat PEKER: Mesela ortaokul ve lisedeyken de ‘General’ derlerdi. O zaman general değildim. Sonra Köroğlu denildi, o da değilim. Beni tanıyan insanlar hayat maceramın hep böyle çilelerle geçtiğini bildikleri için böyle bir yakıştırma yapmışlar.

Aksiyon: Eşiniz, sizin yaşadığınız bu âlemden ve hakkınızda çıkan haberlerden rahatsız mı?

Sedat PEKER: Benim başıma gelenlerden sonra televizyon seyretmez, gazete okumaz. Sadece internette istediği haber sitelerini takip eder. Eşim, bu dünyaya benimle aynı bakıyor. Ama yaşadığım dünyanın ne uzağından, ne yakınından, içinde değil.

Aksiyon: Siz MHP’li ve ülkücü müsünüz?

Sedat PEKER: Ben MHP’li değilim. Ülkücü de değilim. Pantürkistim. Eski adıyla Turan. Kendi beynimde sembolize ettiğim ismiyle yeni kurulacak olan Birleşik Türk Devletleri.

Aksiyon: Liberal Demokrat Parti’ye oy vereceğim, dediğiniz doğru mu?

Sedat PEKER: Rizeli olduğumdan, bir dönem Mesut Yılmaz’ın yakını dediler. Onun yönetiminde, üstüme gelinmesi için, zannediyorum ki yakınları tarafından yetkililere emir verildi. Bir ara gazeteler Çiller Özel Örgütü diye bir şey yazdı. Çiller iktidarı varken, bu ülkede eziyet gördüm. LDP’ye oy vereceğim dememdeki sebep, aslında bir kara mizah yapmaktır. Bunun sebebi, birine daha yakın diye yazarlar, Allah korusun o da iktidar olur da bir de ona düşman olurum diyedir. Ben kimseye oy vermeyeceğim. Ama şunu da söyleyeyim, Besim Tibuk’un delikanlı çıkışları var. Bu kadar doğruyu söyleyen bir insanın iktidar olmayacağını bilecek kadar, zeki olduğumu sanıyorum.

Aksiyon: Hayatınız da sizi çok etkileyen birileri oldu mu?

Sedat PEKER: Size komik gelecektir... Bunu hiçbir zaman söylemedim. Belki güçlü iken söylesem, yalakalık yapılıyor gibi düşünülürdü. Beni çocukken en çok Saadettin Tantan etkiledi. Elinde otomatik silahla, kadın satılan yerlere yaptığı baskınlar beni çok etkiledi. Ne kendisine ne de başkalarına söyledim. Ama beni etkileyen, belki de beni azmettirici olan, sonradan İçişleri Bakanı olan Tantan’dır! Polislik görevindeyken yaptıklarından çok etkilendim. Kötülerin korkulu rüyası, elinde bir silah, tekmeyle kapıları kırarak içeriye giriyor...

Aksiyon: Futbolda bir şike çetesi ortaya çıktı. Çetenin ele başının da Ali Fevzi Bir olduğu iddia ediliyor. Çeteler futbola kadar girdi mi?

Sedat PEKER: Ben şike ve kumar işinden anlamam. Bilgi sahibi olmadığım için şike vardır ya da yoktur diyemeyeceğim. Ama benim adım bu konu içerisinde basında geçtiği için şunu söylüyorum. Kardeşim Rizespor’un ikinci başkanıdır. Fenerbahçe’ye yakınlığım söyleniyor. Böyle bir şey de söz konusu değil. Ne kulüp yönetimini ne de bazı gazetelerde söylendiği gibi o kulübün alt yapısını organize ettiğim doğru değildir. Kulüp başkanıyla sorunu olanlar direkt onunla uğraşmalı. Beni bahane ederek ona yaptırım uygulamaya çalışmalarını doğru bulmuyorum. Aziz Yıldırım’la atla deve kadar büyütülecek bir dostluğum olmadı. Yurtdışına futbolcu almaya geldiklerinde karşılaştık. El sıkıştık. Oradaki heyetle çay, kahve içtik. Şu an ona düşmanlığım da yok. Mecnun Odyakmaz diye bir arkadaşımı kulübün alt yapı sorumlusu yapmak istemişim. Hepsi hikaye. Odyakmaz akrabam ve Fenerbahçe’nin üyesi.

Aksiyon: Geçen yıl yayımlanan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir raporunda, bazı mafya babalarının, çete liderlerinin kendilerini kamufle edebilmek için işadamı kisvesi giydikleri vurgulanıyor. Siz de bunu mu yapıyorsunuz?

Sedat PEKER: Koskoca Emniyet Genel Müdürlüğü böyle bir şey söylemişse, yalan söylemiştir diyemem. Ama bunun muhatabı ben değilim. Muhatabı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün balolarına, davetlerine giden; papyon takmış insanlardır. Bazılarının bu davetli listelerini incelemesinde fayda vardır, diye düşünüyorum.

Aksiyon Dergisi - Birol Aydın

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
ip-numaram.com IP adresi

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol